deal with

  1. Verb temas etmek
  2. Verb değinmek
  3. Verb bahsetmek
  4. Verb işini görmek
  5. Verb icabına bakmak
  6. Verb müşterisi olmak
  7. Verb dokunmak
halli güç vaka
baş edilmesi güç
onunla iş yapmak zevk
ömür törpüsü adam
...'i ele almak Verb
...'i tartışmak Verb
bir davayı karara bağlamak Verb
bir konuda taraf tutmadan karar vermek Verb
bir suçlunun cezasını vermek Verb
bir güçlüğü halletmek Verb
bir şikâyetin icabına bakmak Verb
bir şikâyeti halletmek Verb
bir parti başkanı ile gizli anlaşma yapmak Verb
bir sorunu çözümlemek Verb
bir ricanın çaresine bakmak Verb
rica çaresine bakmak Verb
bir isyanı bastırmak Verb
isyanı bastırmak Verb
bir konu üzerinde çalışmak Verb
bir firma ile peşin ödeme karşılığı anında teslim anlaşması imzalamak Verb
bir başvurunun gereğini yapmak Verb
bir siparişi karşılamak Verb
bir siparişi yerine getirmek Verb
birinin icabına bakmak Verb
biriyle uğraşmak Verb
biriyle iş yapmak Verb
biriyle başa çıkmak Verb
biriyle ticaret yapmak Verb
birine liyakatına göre davranmak Verb
birşeyin ticaretiyle uğraşmak Verb
birşeyle başa çıkmak Verb
birşeyi alıp satmak Verb
birşeye dayanmak Verb
birşeyi çözmeye çalışmak Verb
birşeyle uğraşmak Verb
birşeyi ele almak Verb
birşeyle ilgilenmek Verb
başkentteki karışıklıkları halletmek Verb
en acil şeylerle uğraşmak Verb
ilgilenmek, incelemek, ele almak, alâkadar olmak, uğraşmak, meşgul olmak, başa çıkmak.
There are too
many problems for us to deal with: Uğraşacak pek çok sorunumuz var.
Botany deals with the study of the plants.
Children are tiring to deal with: Çocuklarla uğraşmak yorucu bir iştir.
How do you deal with a drunken man?: Sarhoş bir adamla nasıl başa çıkılır?
sana sonra göstermek ririm
biriyle anlaşmak Verb
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak Verb
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
birine karşı adil davranmak Verb
birine sert davranmak Verb
acele halletmek Verb